“`html
Yapay Zeka ve Su Kullanımının Artan Sorunları
Yapay Zeka (AI) uygulamaları, hızla genişleyen bir etki alanına sahip. Ancak bu teknolojinin suya olan bağımlılığı, ciddi endişeleri beraberinde getiriyor.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, dünya nüfusunun yarısı şu anda su sıkıntısı ile karşı karşıya. İklim değişikliği ve artan su talebinin bu durumu daha da kötüleştirmesi bekleniyor. Peki, yapay zekanın yaygınlaşması bu sorunu nasıl etkileyebilir?
Yapay Zeka Suyunu Nasıl Tüketiyor?
E-posta gönderimlerinden video izlemeye kadar pek çok dijital faaliyet, büyük veri merkezlerinde işleniyor. Bu veri merkezleri, futboldan daha büyük alanları kaplayabiliyor.
Bilgisayarların çalışması sırasında ısınma kaçınılmaz. Bu sebeple, soğutma sistemlerinde su, genellikle temiz ve tatlı su olarak kritik bir öneme sahip. Uygulanan yöntemlerin bazıları, kullanılan suyun %80’inin buharlaşmasına yol açabiliyor.
Yapay zeka sorguları, günlük internet kullanımından çok daha fazla bilgi işleme kapasitesi gerektirmekte, özellikle de görüntü ve video üretimi gibi karmaşık görevlerde. Bu durum, daha yüksek elektrik tüketimine sebep olmaktadır.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tahminlerine göre, ChatGPT sorguları, bir Google aramasıyla kıyaslandığında yaklaşık on kat daha fazla elektrik tüketiyor.
Artan elektrik tüketimi, aynı zamanda daha fazla ısı ve dolayısıyla daha fazla soğutma ihtiyacını beraberinde getiriyor.
Yapay Zekanın Su Tüketimi Ne Kadar Hızla Artıyor?
AI teknolojisi geliştiren şirketler, su kullanımı konusunda net rakamlar vermekten çoğunlukla kaçınıyor; ancak genel su tüketimlerinin arttığı açık.
OpenAI gibi kuruluşlar, Google, Meta ve Microsoft gibi büyük yatırımcıları tarafından destekleniyor ve bu firmaların su tüketimleri, çevresel raporlarına göre 2020’den bu yana gözle görülür şekilde artmış durumda. Amazon Web Hizmetleri (AWS) ise su kullanımı ile ilgili veri paylaşmamaktadır.
Yapay zeka talebinin artmasıyla birlikte, IEA, veri merkezlerinin su kullanımının 2030 yılı itibarıyla neredeyse iki katına çıkacağını bildiriyor. Bu hesaplamalar, enerji ve çip üretiminde kullanılan suyu da kapsıyor.
Google, veri merkezlerinin 2024 yılında 37 milyar litre su harcadığını ve bunun 29 milyar litresinin buharlaşma yoluyla “tüketildiğini” kaydediyor.
Bu miktar ne ifade ediyor? Birleşmiş Milletler’e göre, yıllık 1.6 milyon insanın ihtiyaç duyduğu günlük minimum 50 litrelik su ihtiyacını karşılayabiliyor. Google’a göre, bu, ABD’nin güneybatısındaki 51 golf sahasının bir yıl boyunca sulanmasını sağlayacak kadar bir miktar.
Kuru Bölgelere Veri Merkezleri Neden Kuruluyor?
Veri merkezleri, Avrupa, Latin Amerika ve ABD’nin kuru bölgelerinde giderek daha fazla eleştiri alıyor. İspanya’da, veri merkezi genişlemesine karşı “Your Cloud is Drying Up My River” (Senin Bulutun Benim Nehrimi Kurutuyor) isimli bir kampanya başlatıldı.
Şili ve Uruguay’da, Google’ın su erişimi konusundaki protestolar sonrası veri merkezi kurma planları durduruldu ya da değiştirildi.
NTT Data’nın CEO’su Abhijit Dubey, dünya genelinde sıcak ve kuru bölgelere veri merkezi inşa etme konusunda artan bir ilgi olduğunu belirtiyor. Uygun arazi bulunabilirliği, enerji altyapısı ve yenilenebilir enerji kaynakları, bu bölgeleri çekici hale getiriyor. Ayrıca, nem seviyesinin yüksek olduğu yerlerde korozyon riski olduğundan, bu tür yerlerin tercih edildiği de belirtiliyor.
Google, Microsoft ve Meta, kurak bölgelerde su kaynaklarını kullanmaya devam ettiklerini ortaya koyuyor. Son raporlara göre, Google’ın su kullanımlarının %14’ü “yüksek riskli”, %14’ü ise “orta” riskli alanlardan sağlanıyor. Microsoft, su ihtiyacının %46’sını, Meta ise %26’sını su sıkıntısı çeken bölgelerden temin ettiğini bildirmiştir.
Alternatif Soğutma Çözümleri Var Mı?
Profesör Ren, hava soğutma sistemlerinin su bazlı sistemlere göre daha fazla elektrik tükettiğine dikkat çekiyor. Microsoft, Meta ve Amazon, su ya da alternatif sıvıların kullanıldığı ve buharlaşmayı önleyen kapalı devre soğutma sistemleri geliştirdiklerini ifade ediyor.
Dubey, bu tür sistemlere ihtiyaç duyulması muhtemel olsa da endüstrinin bu geçiş döneminin “henüz çok başında” olduğunu vurguluyor. Veri merkezlerindeki ısı, Almanya, Finlandiya ve Danimarka gibi ülkelere evlerin ısıtılmasında kullanılmak üzere yönlendirilmekte.
Genellikle, şirketler bakteri üremesini ve korozyonu önlemek amacıyla içme suyu kalitesinde temiz su kullanmayı tercih ediyor. Ancak bazı firmalar, deniz suyu ve endüstriyel atık su gibi içilemez kaynakları da giderek daha fazla kullanmakta.
Yapay Zekanın Faydaları, Çevresel Açıdan Ne Kadar Değerli?
Yapay zeka, dünya üzerindeki çeşitli baskıları azaltmaya yardımcı olmaktadır. Örneğin, sera gazı emisyonlarının etkin şekilde izlenmesi ve trafik akışının optimize edilmesi gibi konularda önemli katkılarda bulunmaktadır.
UNICEF’in Küresel İnovasyon Bürosu Direktörü Thomas Davin, yapay zekanın eğitim ve sağlık alanlarında devrim yaratma potansiyeline sahip olduğuna inanıyor. Ancak Davin, şirketlerin daha şeffaf ve etkin modeller geliştirmelerini bekliyor.
Ayrıca, şirketlerin kaynaklarını açık hale getirerek, herkesin sistemleri nasıl kullanabileceğini ve geliştirilebileceğini sağlamaları gerektiğine vurgu yapıyor. Böylece, yapay zeka için gereken büyük miktarda veri aktarım ve enerji gereksiniminin azaltılacağına inanılıyor.
Ancak bazı Avrupa hükümetleri ve bağımsız araştırmacılar, bu büyümenin çevresel açıdan sürdürülebilir olmadığı görüşünde. “Daha verimli hale gelebiliriz, ancak bu, daha fazla kullanım gerektirecek,” diyor araştırmacılar.
Teknoloji Şirketlerinin Görüşleri
Google, Microsoft, AWS ve Meta, soğutma teknolojilerini yerel koşullar uygunca seçtiklerini belirtiyorlar. Hepsi 2030 yılında “su pozitif” olmayı hedefliyor. Bu da, kullandıkları sudan daha fazlasını geri kazandırma anlamına geliyor.
Bu amaçla, bulundukları bölgelerde su tasarrufu ve yeniden kazanım projelerine fon sağlıyorlar. Ancak Davin, bu hedeflere ulaşmanın uzun bir yol alacağını ifade ediyor.
Profesör Ren ise, tutarlı ve standart su kullanımı raporlama sistemlerine ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. “Ölçemezsek, yönetemeyiz” diyor.
“`